Çevresel Adalet Nedir?
Çevresel adalet kavramını tanımlamak için öncelikle çevresel adaletsizliğe değinmek gerekir. Çevresel adaletsizlik, bazı toplulukların veya insan gruplarının toplumun diğer kesimlerinden daha yüksek seviyelerde çevresel risklere maruz kalmasından kaynaklanmaktadır. 1980'lerden sonra ABD’de filozoflar, sosyologlar, coğrafyacılar, ekonomistler, politikacılar tarafından kullanılan çevresel adalet kavramı ile birlikte; günümüzde, uluslararası boyutta çevresel adalet perspektifi gelişmektedir. Bu perspektif; ihtiyaç değerlendirmesi, planlama, uygulama, yürütme ve değerlendirme de dahil olmak üzere her karar verme aşamasında insanların çıkarlarının eşit bir şekilde düşünülmesi ve “eşit ortak” olarak sürece katılma hakkını savunmaktadır.
Çevresel Adalet Nedir?
ABD Çevre Koruma Ajansı, çevre adaletini, “Çevresel yasaların, düzenlemelerin ve politikaların geliştirilmesi ve uygulanmasına ilişkin olarak ırk, renk, ulusal köken veya gelir ne olursa olsun, tüm insanların adil muamele görmesi; herkesin, çevre ve sağlık tehlikelerinden aynı derecede koruma altında bulunması ve içinde yaşayacağı, çalışabileceği sağlıklı bir ortama sahip olmak için karar alma sürecine eşit erişime sahip olması” [1] şeklinde tanımlamaktadır.
Bu çerçevede: Çevresel adalet, temel insan gereksinimlerini karşılamaya ve yaşam kalitesini, “sağlık hizmeti, barınma, insan hakları, çevre koruma ve demokrasi gibi konularda” arttırmaya yönelik toplumsal dönüşümle ilgili bir kavramdır.
Çevresel Adalet ve Sosyal Adalet
Bazı bireyler, gruplar ve topluluklar, yerel/çevresel tehditlerden dolayı insanların ortalama seviyesinden çok daha üst düzeylerde özel çevresel risk altındadır. Özellikle düşük gelirli insanların yaşadığı bölgelerde fabrikalar kurulması veya bu bölgelerdeki yer altı kaynaklarının çıkarılması gibi durumlarda; atıkların bertaraf edilmesindeki umursamazlıklar sonucu oluşan çevre kirliliği ve iş ortamındaki sağlıksız koşullar gibi çeşitli tehlikelerle karşı karşıyadır. Çevresel adalet anlayışı, bütün insanların eşit korunmasını sağlamak için stratejilerin oluşturulmasını hedeflemektedir. Sosyal adalet bağlamında, çevresel adalet yaklaşımı, fakir insanların başkalarının açgözlülüğünün yol açtığı çevresel zararın etkilerine maruz kalmalarıyla sonuçlanan durumu önlemek için çalışmak olarak tanımlanabilir. [2]
Tarihi Perspektif
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana, sanayileşmiş/gelişmiş ülkeler giderek artan miktarda tehlikeli atık üretmiştir. Dünya çapında üretilen toplam tehlikeli atık hacminin yüzde 90'ı sanayileşmiş ülkelerden kaynaklanmaktadır. Bu atıkların bazıları; Güney Amerika, Güney/Güneydoğu Asya, Afrika ülkelerine gönderilmektedir. [3]
Bu sürecin iki temel nedeni vardır:
- Birincisi, gelişmiş ülkelerde kirlilik sebebi olan maddelerin milli sınırların ötesindeki atık imha sahalarına yönlendirilmesi için daha katı çevresel düzenlemeler vardır.
- İkincisi, gelişmemiş ülkelerin bir çoğunda uzun bir sömürgecilik tarihine ve çağdaş borç düzenlemelerine dayanan yüksek miktarda para ihtiyacı vardır. Bu kapsamda, gelişmemiş ve milli/toplumcu niteliği zayıf olan devletler, kendi ülkelerine kimyasal atıklar atma izni karşılığında mali tazminat almaktadır.
Bu ilişki biçimi için, “toksik sömürgecilik” ve “çöp emperyalizmi” gibi terminolojiler kullanılmaktadır. [1]
Çevresel adalet perspektifi; insanların hem küresel boyutta hem yerel boyutta siyasi, ekonomik, kültürel, çevresel haklarını teyit etmektedir. Bu kapsamda güçlü milli/toplumcu karakteristiğe sahip devletler kilit öneme sahiptir. [4]
Sonuç
- Çevresel adalet kavramı; doğanın kutsallığını, ekolojik birliği, tüm canlı türlerinin birbirine bağımlılığını, ekolojik yıkımdan kurtulmayı esas alır.
- Çevresel adalet, kamu politikasının her türlü ayrımcılığa veya ön yargıya karşı çıkarak tüm insanlar için karşılıklı saygı ve adalete dayalı olmayı talep eder.
- İnsanlar, canlılar ve sürdürülebilir bir dünya için toprağın ve yenilenebilir kaynakların etik, dengeli, sorumlu olarak kullanımını zorunlu kılmayı amaçlar.
- Çalışanların, sağlıksız bir yaşam ve işsizlik arasında seçim yapmak zorunda kalmadan, güvenli ve sağlıklı yaşam alanlarına sahip olma hakkını savunan çevresel adalet düşüncesi; şehirleri ve kırsal alanları doğaya uygun şekilde zehirli atıklardan temizleyip yeniden inşa etmek, insanların ayrıcalıksız bir şekilde kaynakların tümüne adil erişimini sağlamak için kentsel ve kırsal ekolojik politikalara olan ihtiyacı gündeme getirir.
- Bu doğrultuda, çok uluslu şirketlerin yıkıcı operasyonlarına karşı çıkarak, doğal kaynakları bilinçli bir şekilde ve daha az tüketmek, mümkün olduğunca daha az atık üretmek için bir çağrıda bulunur ve gelişmemiş olsa dahi toplumcu/milli karakteristiği güçlü olan devletlere kritik misyonlar yükler.
Kaynaklar
[1] ABD Çevre Koruma Ajansında Çevresel Adalet, https://www.epa.gov/environmentaljustice
[2] http://www.ejolt.org/2013/02/environmental-injustice/
[3] Tehlikeli Atıklar ve Çevre, http://www.mfa.gov.tr/tehlikeli-atiklar-ve-cevre.tr.mfa
[4] [https://www.sciencedirect.com/topics/earth-and-planetary-sciences/environmental-justice]